EVDE KALIN, EVDEYİZ ZATEN-ZAFER GAZETESİ
Zafer Gazdtesunde Engelliler Haftasında yayınlanan yazim
Epilepsi ve Yaşam Platformu Başkanı Ebru Öztürk'ten http://www.zafergazetesi.org/haber/Epilepsi-ve-Yasam-Platformu-Baskani-Ebru-Ozturk-ten-Evde-Kalin-cagrisi/77189
Epilepsi ve
Yaşam Platformu Başkanı Ebru Öztürk'ten "Evde Kalın" çağrısı
Epilepsi ve Yaşam Platformu Kurucusu ve
Başkanı Ebru Öztürk "Evde Kalın" çağrısı yaptı. 10-16 Mayıs tarihleri
arası, engelliler haftası olduğunu belirten Öztürk şöyle konuştu:
HABER MERKEZİ
Epilepsi ve Yaşam Platformu Kurucusu ve Başkanı Ebru
Öztürk "Evde Kalın" çağrısı yaptı. 10-16 Mayıs tarihleri arası,
engelliler haftası olduğunu belirten Öztürk şöyle konuştu:
10-16 Mayıs tarihleri arası, engelliler haftası…
Engellileri 1 haftalık süreçte de olsa, hatırlama, empati kurma, onlarla
sorunları paylaşma zamanı. Tabi temennimiz; kimse engelli olmasın! Engellileri
de 1 hafta hatırlayıp, kalan 51 hafta unutmaktan ziyade, engelsiz kişilerin de,
her an engelli adayı olduğunu bilerek yaşaması! Bu çok önemli…
Engelliler dediğimiz bir grup var ki; daha önce
sakatlar, sonra özürlüler, günümüzde engelliler adı altında geçiyor. Bizim için
isimden ziyade, yapılan icraatlar daha önemli... Şimdi hep beraber engelli
nedir?, Engelli kartı nedir?, Engellilerin sorunları nelerdir?, Engelli
hakları nelerdir? konularına değinelim…
Her ne kadar genellense de, kanunlara göre engelli-
sakat-çürük kelimeleri arasında nüans farkları vardır.
Sakat kelimesi, bir daha sahip olunması mümkün olmayan, bir uzuvunu yitirmiş kişilerdir. Örneğin bacağı dizden aşağı kesilmiş bir kişidir. Engelli ise, bacağı kesilmemiş ama protez takıldığı için, bir dizi işlevini yapamayan, yürüyüşünde engelli olan ama yürüyebilen kişidir.
Çürük ise, askerlik dönemi gelmesine karşın, ‘sağlık durumunun elverişsiz olması yüzünden, askerlik ödevinden bağışlanmış erkek’ olarak tanımlanır.
Sakat kelimesi, bir daha sahip olunması mümkün olmayan, bir uzuvunu yitirmiş kişilerdir. Örneğin bacağı dizden aşağı kesilmiş bir kişidir. Engelli ise, bacağı kesilmemiş ama protez takıldığı için, bir dizi işlevini yapamayan, yürüyüşünde engelli olan ama yürüyebilen kişidir.
Çürük ise, askerlik dönemi gelmesine karşın, ‘sağlık durumunun elverişsiz olması yüzünden, askerlik ödevinden bağışlanmış erkek’ olarak tanımlanır.
Kişilerin üniversite, araştırma veya tam teşekküllü
devlet hastanesine gidip, sağlık kuruluna girmesi sonucunda, o kişide bulunan
sorunların 7 kişilik komisyonda, Balthazard yöntemine göre değerlendirmesi ile
%40 ve üzeri engeli saptanmış kişilere engelli denilir. Bu değerin altında
çıkan kişiler, sağlıklı olarak görünür. Hasta, komisyonda aldığı rapora, 1 ay
içerisinde itiraz edip, başka bir heyete de girebilir. Son heyette verilen
karar geçerli olur.
Engelli kartı, hastaneden %40 ve üzeri engelli
olduğuna dair rapor olan, engelli raporu, 2 resim ve nüfus cüzdanı ile Aile
Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne başvuruda bulunularak,
çıkarttırılabilen, başta ulaşım olmak üzere, kamuya ait tiyatrolar, müzeler
gibi birçok sosyal noktalarda, ulaşım araçlarında, park yerlerinde, eğitimde,
vergide, işe alımda, engelli maaşlarında, kredi yurtlar kurumunda, üniversite
harçlarında muaf veya indirim uygulanmasını sağlayan karttır...
En önemli konu bence engellilerin sorunları… Biz
engellimizden şikayetçi değiliz, engelsizin bizi engellemenizden şikayetçiyiz!
Her insan farklı sorunlarla, engellerle karşılaşabiliyor ve bu sorunla yaşamayı
öğreniyor. Gözü görmeyen bir kişinin, kulakları çok hassas oluyor ve beyaz
bastonu ile işlerini hallediyor. Kaldırımların bir kısmında bulunan, hissedilir
yüzey denen sarı noktaları söken kişilere ne demeli?
Tekerli koltukta oturan, zaten yaşamı kısıtlı olan
kişi, kaldırımdan ilerlerken, yolun ortasına dikilen ağaç veya çöp tenekesi
için söyleyecek söz bulamıyorum… Hele ki; günümüzde metro, metrobüs, şehirler
arası otobüsler gibi toplu taşıma noktalarında bulunan durakların, sadece bir
kısmının engellilerin binişine uygun olması şaşırtıcı değil mi? Hepsini bir
kenara koyuyorum, hastane girişlerinde bile, rampanın olmadığı birimler
görüyoruz.
Bu kişilerin hayatını engelleyen durumlara çözüm
bulmak gerekirken, köstek olunması çok acı. Bugün sağlıklısın demek, hep
sağlıklı olacaksın demek değildir. Bugün sağlıklı bir bireysin ama engelliye
adaysın anlamına gelir. İşte bunun farkına varan ülkelerde, engelli de olsanız,
engelsiz gibisiniz. Sağlık, eğitim, adli ve sosyal alanlar herkese göre
düzenlenmiştir. Zaten bu alanlar, ekstrem değil; bilakis vatandaştan alınan
vergiler ile tüm ülkelerin vatandaşlarına sunulması gereken kamu
hizmetidir.
Engelli haklarının neler olduğuna bakalım… Eğitim,
sağlık, adli, ticari, sosyal, istihdam konularında belirli hakları vardır. Bu
haklarla ilgili çoğu engelli kişinin pek bilgisi yoktur. Sırayla
değerlendirelim:
Eğitim hakkı: Engelli olup, normal MEB okullarına
gidebilecek olan engelli çocuklar olabileceği gibi, görme, duyma, ortopedik ve
zihnen rahatsızlığı olan çocuklarımız da vardır ki; bunlar özel eğitime
tabidir. 1.,2.,3. dereceden engel durumuna göre, özel eğitim merkezlerine,
kaynaştırma okullarına gidebilirler. Bununla ilgili, Milli Eğitim İlçe
Müdürlükleri Özel Eğitim Merkezleri’nden bilgi alabilirler. Ayrıca görme
engelli olanlar için sınavlarda yardımcı olması için, refakatçı verilebilir.
Sağlık hakkı: Her vatandaş bu hakka sahiptir;
çalışmasa da. Eğer gelir durumu düşük ise Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler İlçe
Müdürlüğü Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Bölümünden bilgi alabilirler. Kişi başı
asgari ücretin 1/3 değerinde maaş eline geçen kişiler, destek alabilirler. Yine
engellilerin kalacağı umut evleri, gündüz bakım evleri ve geçici misafirhane
hizmetleri de mevcuttur. Devlet kolunda bun hizmetler verilirken, özel bakım
evleri de mevcuttur.
Adli hakkı: İşitme engelli sanığa, işaret dili
tercümanı görevlendirilmesi, adli durumlarda engelli bireylere engel durumuna
uygun iletişim sağlanması, işitme ve konuşma engeli bulunan bireye müdafii
(savunma avukatı) görevlendirilmesi yasal haklarıdır.
Ticari hakkı: Gelir vergisinde, engelli hizmet erbabı
ile bakmakla yükümlü olduğu engelli kişisi bulunan esnaflar, gelir vergisi
indiriminden yararlanabilir. Araçlarda ÖTV, MTV indirimlerinden
yararlanabilirler.
Sosyal: Engelli çocuğu olan anneler, erken emeklilik
hakkından yararlanabilmektedir. Engelli memurlara, isteği dışında gece nöbeti
ve gece vardiyası nöbeti verilememektedir. Engelli kartı olanlar, toplu taşıma
araçlarından, kültürel noktalardan, park yerlerinden ücretsiz
yararlanabilirler.
İstihdam: Emekli gün sayısında indirim uygulanır. 50
kişi ve üzeri işçi çalıştıran özel şirketlerde %3, kamuda ise %4 engelli
istihdam edilmek zorundadır.
Tüm bu bilgilendirmelerden sonra bir de genel olarak
bakalım. Bize ‘korona virüsü var evde kalın’ diyorlar! Biz zaten evdeyiz!
Ülkemizde yaşayanların %5’i yani 7 milyonu engelli... Siz dışarıda kaç engelli
görüyorsunuz? Engelli olan kişiler için sağlık, sosyal, hukuki ve ekonomik
haklara dokunduk. Peki kaç kişi haklarını biliyor? Merkezi yerde, toplu taşım
merkezlerinde, bazı belediye ve kamu kurumlarında bile engelliye uygun
yapılmamışken, özel sektörü nasıl eleştirebiliriz? Önce bu konuda Devlet,
gerçekten engelliler için, iyi bir fizibilite çalışması yapmalıdır. Bu
engeller, bize yeterince değer verilmediğini hissettirip; engellimizden daha
çok psikolojik olarak da üzüyor!
Özel sektörde %3 istihdam zorunluluğu, eskiye nazaran
daha sıkı bir denetimde… Ama kamuda? Şaşırtıcı ama üzücü bir noktaya
dokunalım... EKPSS sınavını kazanıp atanmış, yürüme engelli bir kişi, okula
hademe olarak görevlendirebiliyor!!! Engellimizle çalışabiliriz ama doğru yerde
görevlendirilirsek!
Diğer sorun, sadece engelliye destek vermek değil,
engelli olmamayı da sağlamaktır! İş yerleri gerçekten çalışma şartlarına uygun
mu? İş güvenliği kontrolleri ne kadar yapılıyor? Sigortasız; merdiven altı
çalışmalarda engelli olma şartlarının arttığını biliyor muyuz? İş yerine yeni
başlayan kişilere, işe giriş eğitimleri yeterince verilerek; risk azaltılıyor
mu? Meslek hastalıklarının oluşmaması için yeterli tedbirler alınıyor mu?
Eğer bu önlemler gerektiği şekilde alınmaz ise, her geçen gün artan engelli
sayısıyla, hem kişilerin, hem toplumun, hem ülkenin ekonomik, sosyal,
psikolojik, sıhhi olarak çökmesine neden olur! Zaten dünyada bulunan 650.000
engellinin, 500.000’inin gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerde yaşanması da
gerekli önlemlerin alınmadığını ifade etmiyor mu? Engellilerin %18’lik kısmı, 1
yaşına kadar olan engellilik durumu, geri kalan yüzde ne yazık ki; yaşanılan
menfi durumlar sonucu ortaya çıkıyor...
Korona virüsü nedeniyle, 2 aylık süreçte evde oturan,
dışarı çıkamadığı için telefonlarda, televizyonlarda, sosyal medyada zaman
geçirmekten ‘sıkıldık’ diyen kişilere sesleniyorum: Engellilerin çoğu,
senelerden beri evde oturuyorlar ve çok sıkılıyorlar. Umarım bu kötü dönemimiz
olan korona dönemi, herkese empati yapmayı öğretir ve engellileri, zaten evde
kalanları bir nebze anlamamıza yardımcı olur. Ben epilepsi hastalığım döneminde
3.5 yıl evden ekmek almaya bile gidemeden oturdum. Hem de ocak, şohben,
bıçak-makas, ütü ve balkon yasakları da olarak! Onun için ben evde oturanları
çok iyi anlıyorum… Tek ricam, korona bittikten sonra da, bugün yaşadığınız
engellinizi unutmayarak, her gün engel yaşayan kişileri her zaman anlamanız…
Engellilerin azaldığı, yaşama engel konulmadığı,
sadece engelliler haftasında ve korona günlerinde değil, her zaman
engelsizlerin engellileri anladığı bir dünyada yaşamak
dileğiyle…
Ebru ÖZTÜRK
Epilepsi ve Yaşam Platformu Kurucusu&Başkanı
Yorumlar
Yorum Gönder