GÜZEL TÜRKÇEMİZ




Dil; toplumu millet yapan, o toplumdaki kişilerin birbiri ile iletişim halinde olabilmesini sağlayan ve onları kaynaştıran en büyük araçtır. Bu nedenle bir ülkeyi, oluşturan kavramlar, toprak, millet, bayrak, tarih ve dildir. Bu değerlerin hepsini benliğinizde hissedebildiğiniz ve koruyabildiğiniz zaman güçlüsünüzdür. Peki biz dilimizi, Türkçemizi gerçekten koruyabiliyor muyuz? Beraber inceleyelim…
Her ülkenin toplumsal olarak belirlediği değerler vardır. Bu değerler, yüzyıllar içinde toplumda oluşan gelenek-görenek, folklör, inaçlar, lehçe, yaşam tarzı gibi tüm sosyal olguları kapsar. Kişinin tarihe verdiği önem, o kişinin yaşadığı topluma verdiği değeri gösterir; aslında… Sadece ülkelerin değil, memleketlerin de farklı değerleri vardır. Karadeniz bölgesindeki birisinin giyimine, geleneklerine, lehçesine bakın, bir de Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki kişinin giyimine, geleneklerine, lehçesine… Genel alışkanlıklar aynı ama bazı değerler farklı. Farklı değer ve düşünceleri yüzyıllar boyunca taşıyabilmiş ve bunları sindirmiş bir toplum nasıl iletişim halinde olacak? Tabi ki kendi dili; Türkçesi ile...
Türkçe, tarihte en eski dillerden birisidir. Mesela İngilizceden, Fransızcadan çok eski… Orhon Yazıtlarına gidelim… 732’de Bilge Kağan ile 735’de Kül Tiğin, Tonyukuk ise 720-725 arasında dikildiğini akademik kaynaklarda görüyoruz… 1075 yılında yayınlanan Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lugatı Türk bizim en eski lugatımızdır. Yani İngiltere kurulmadan (1260) 185 yıl önce… Selçuklular Konya’yı işgal ettikten sonra, 13 Mayıs 1277 yılında Karamanoğlu Mehmet beyin ilk fermanı ‘Türkçenin resmi dil olması’ idi.  Bu da seneler öncesinden o güne değin Türkçe konuşulduğunun göstergesi değil mi? Sadece aklıma bir şey takılıyor. Dünya’da ilk oluşumun yaşandığı, Afrika’da Hominin diye adlandırılan ilk insan, Mezopotamya’da ilk yaşamdan önce Pasifik Okyanusunda Antartika’nın çok daha büyüğü olan batık ada yani, MU ADASI olarak adlandırılan yerlerde bulunan buluntulardaki yazıların Türkçeye benzemesi, Mu Adası adasından Uzak Doğu ve Güney Amerika’ya göç gerçekleştiğine dair tarihi yazıların olması ve Mayaların ve İnkaların tarihine de bakınca, ortak birçok veriye ulaşılması…. O zaman tarih kiminle başlıyor? Önce kim olduğumuzu gerçekten biliyor muyuz? Ben tahminlerle, sanılarla, hayallerle ilgili bir şeyden bahsetmiyorum! Üzerinde bilimsel araştırmalar yapılıp; bulunan tarihi yerlerin arkeolojik araştırmalarına dayanarak bunları yazıyorum.  
Yurt dışındaki Türkçe yazıtları bir kenara koyalım ve ülkemizdeki XV. Yüzyıla dayanan, Türkçe eserlerimizden Dede Korkut Hikayelerine gidelim: 
Çünki kafirler bunları gördiler, Arşun oğlı Direk Tekür’e haber virdiler.
              Çünkü kafirler bunları gördünce Arşun oğlu Direk tekür’e, haber verdiler.
              Ta ki Düzmürd kal’asına yitdiler, çevre alup gitdiler, kondılar.
              Düzmüzd kalesine yetişince,etrafını çevirip gittiler, kondular.
              Böyle digeç Bogazca Fatma aydur.
             Böyle söyleyince Boğazca Fatma der.
Benzerlikleri gördük  Bir de 110 yıl geri gidelim ve Türkçe, Farsça ve Arapça karışımı olan Osmanlıca dilinden, Köprülüza Mehmet Fuat’dan  örnek verelim:
Kalbimin ıztırâb-ı mâlûlü
Rûhumun ihtisas-ı meçhûlüs
Ne kadar başka herkesinkinden.
Sen ki feyfâ-yı bînasibimde,
Bir küçük nûr-ı rahm-ı şefkâtsin
Şeyh Galip’den örnek verelim:
Ey Zıhr-ı fütadegan söyle
Bu sırrı idüp iyan söyle
Ketm etme yegan yegan söyle
Gam defterinin devamı yok mu?
Sizler Orhun yazıtlarından alınan IX. yy kadar dayanan yazıtları mı, yoksa 1900-1910 arasındaki 2 şiiri mi daha iyi anladınız? Eğer bizler dilimize sahip çıkmazsak, zaten tarihimizi de iyi anlayamayız ki… Dil ülkenin harcıdır! Dil olmadan ne tarih anlatabiliriz, ne barağın, ne yurdun, ne milletin sevgisini izah edebiliriz. Bu nedenle ne kadar önem taşıdığını bence bir daha düşünmek, analiz etmek lazım.
Birileri Arapçadan kendi dilimiz Türkçeye geçince herkes yazmayı unuttu demişti... Türkçenin bu kadar uzun süredir kullanıldığını bildikten sonra, bu yorumu sizlerin yorumuna bırakıyorum. Sadece şunu ısrarla söylüyorum: Bir milletin oluşundaki en önemli yapı taşı dildir. Türkçemize geçmeseydik, zaten tarihteki bulgularımıza da ulaşamazdık; tarihteki en eski ırk olduğumuz iddiası da olmazdı. Başta Türki Cumhuriyetleri olmak üzere, dünyanın her tarafında Türkçe konuşan kişilerle de iletişim kuramazdık. Gerçekten ülkesini seven bir kişi iseniz; ilk adımınızı Türkçemize sahip çıkmakla atmaya ne dersiniz?
Ebru ÖZTÜRK
www.ebrununsozlugu.com







http://mamakhavadis.com/guzel-turkcemiz

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EPİLEPSİ HASTALARININ SÜRÜCÜ EHLİYETİ ALMALARI İLE İLGİLİ YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK İÇİN HAZIRLANMIŞ OLAN ÖNERİ TASLAĞI

NİHAİ HEDEF; ENGELSİZ ENGELLİLER

Yeni Epilepsi Derneğinin Kuruluşu